Yaşam

Yüzlerce salname tradisyon Türk kahvesi Ege’nin üzerine yakasında da sohbetlerin 'baş tacı'

500 salname tarihe erbap Türk kahvesi, Ege’nin dü yakasında da sevinçli sohbetlerin "baş tacı" olmaya bitmeme ediyor.

Yüzlerce salname tradisyon Türk kahvesi Ege’nin üzerine yakasında da sohbetlerin 'baş tacı'
01-10-2021 12:36
01-10-2021 12:36
Atina

Her sene 1 Ekim'de "Dünya Kahve Günü" kapsamında kahve tüketimini motivasyon eylemek ve bu kültürün zenginliğini değişik ülkelerdeki kişilere aksettirmek düşüncesince etkinlikler düzenleniyor. Kahve yetiştiricilerine dayanaklık eylemek gayesi da haiz etkinlikler, değişik coğrafyaların halkları ortada kültürel etkileşimin artmasına da asistan oluyor.

Yunanistan’da "Yunan kahvesi" namına bilinen, cezvede, klüz ateşte, gani köpüklenen biçimde pişirilen Türk kahvesi, asırlardır Anadolu’dan Balkanlar'a derece uzanan serbest müşterek coğrafyada günce rutinlerin ayrılmaz müşterek parçası konumunda.

Kahvenin kokusu, İstanbul’dan Atina’ya göçen İstanbullu Rumların dip namına yaşamış olduğu Palaio Faliro semtindeki kafelerde de kesif pıtrak duyuluyor.

İstanbul'un Kadıköy ilçesindeki Moda semtinden 1990’da Palaio Faliro’ya taşınan Stavros Kaloyannis ve Lena Kaloyannis çifti, Türk kahvesinin tadını da "İstanbul'u hatırlatan" kokusunu da unutamayanlardan.

Stavros Kaloyannis, AA muhabirine İstanbul’daki evlerinde güne sabahleyin kahvesi ile başladıklarını, Moda’da, Emirgan’da içtikleri kahvenin kokusunu hala unutamadıklarını anlattı.

"Kahvenin makbulü kaymaklısıydı"

“Ya sobanın üstüne koyardık cezveyi yahut mangalda küllerin içine. Söylediklerine uyarınca en iyi kahve közde pişen kahveydi, kaymaklı da olurdu. Kahvenin makbulü de kaymaklısıydı.” diyen Kaloyannis, kahvenin o fasıl toplumsallaşma düşüncesince de ehemmiyetli müşterek anahtar olduğuna dikkati çekti.

Kaloyannis, Türk kahvesinin kendileri düşüncesince günce yaşamın ayrılmaz müşterek parçası bulunduğunun altını çizerek, şunları anlatım etti:

"Hem evde hem kahvelerde, Moda’daki çay bahçesinde, Emirgan’da kahve içerdik. Annem, dedem daim kahve içerlerdi. Kulüplere giderdik, cemiyetlere giderdik. Orada müşterek tavla oynardık, kahvesine. Kahve içerdik. Hanımlar birbirlerini kahveye çağırma ederlerdi, fala bakarlardı. Başka müşterek güzelliği vardı o kahvenin, değişik romantikti. Bir kat değme tün ezanı özellikle kadınlar, kapının önüne çıkarlardı mahallerde, hepsinin ellerinde kahve olurdu. Yanında ihtimal müşterek bisküvi filan vardı. Onlar da otururlardı, sohbetlerini yaparlardı."

"Bir fincan kahvenin kırk sene hatırı vardır." atasözünü anımsatan Kaloyannis, müşterek fasıl İstanbul’da beraberce kahve içtiği arkadaşlarını da özlemle andığının altını çizdi.

Kaloyannis, askerliğini redif zabit namına yaptığını aktararak, "Anadolu'da, orada fark bana ağırlama edilen kahvelerin keyfi ve hatırı, o ihvan halen aklımda." dedi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?