Yaşam

Mürekkep ile kamışın aşkını kurumuş yapraklara nakşediyor

Osmanlı'dan günümüze usta-çırak ilişkisiyle dökme hat sanatında 49 senedir mürekkep ile kamışın aşkına şehadet fail ve ibdai asar ortaya koyan hattat Mete Üge, kurutulmuş yapraklara İslam sanatının kalbi bulunan hattı yürütme ediyor. -

Mürekkep ile kamışın aşkını kurumuş yapraklara nakşediyor
29-11-2021 11:35
İstanbul

Erzurum'da 1965'te dünyaya mevrut Mete Üge, işyar babasının tayini dair 4 yaşlarında İstanbul'un Bahçelievler ilçesine geldi. Üge, İslam eserlerine iptila salan annesiyle dolaştığı cami, türbe ve müzelerdeki sanat eserlerinden etkilenmesi ve babasının teşviki ile 7 yaşlarında hat sanatıyla tanıştı.

Hat sanatını Osmanlı döneminden Cumhuriyet'e haiz Hattat Hamit Aytaç ile önceki meşkini karşılayıcı Üge, ortak taraftan eğitimine bitmeme çeşit elektronik ve enformasyon mühendisi kendisine uygulayım bilimi şirketlerinde derinliğine seneler idarecilik yaptı, ortak taraftan da çocukluğundan buyana nazarıitibar duyduğu hat sanatını geliştirmeyi sürdürdü.

Kağıt, güpür ve ahşaba değişik tekniklerle hat yürütme fail ve bunu minyatürle de buluşturan Üge, ortak güz haset yere sakıt ve yağmurda ıslanan çınar yaprağının renginden etkilenerek kurumuş yapraklara hat nakşetmeye başladı. Çınar, manolya, ayva, ıhlamur, Amerikan lalesi, elma kabilinden nice ağacın yaprağına hat yürütme fail Üge'nin derinliğine seneler uğraşı kendisine icra ettiği sanatı, 2016'da tekaüt olduktan sonradan işine dönüştü.

Hattat Mete Üge, kurduğu "İnsan Akademisi" atölyesinde hattın yanı esna tezhip, minyatür, resim, ahşap işleme, sedef hastalığı hastalığı kakma, tespih yapımı, mermer ve taş oyma, çini, vitray ve ten el işi sahalarında asar üretiyor. Üge, başkaca acayip radyo ve sayaç tamiri ile möble dizaynı da yapıyor.

AA muhabirinin sorularını yanıt veren hattat Mete Üge, tekaüt olduktan sonradan kendini henüz aşırı sanatına verdiğini ancak ortak taraftan da meraklı kendisine takip ve iş danışmanlığı yaptığını söyledi.

Üge, hat sanatıyla tanışmasını şu biçimde anlattı:

"Resme ve anadan görme el sanatlarına merakımdan ekolojik ortam da babam hat ve yazıyla ilişik kabiliyetimi keşfetti. Bir çağ babam ortak kara kara tahta evlek aldı ve yayından çıkartarak fayans mürekkebine mandalın ucunu ferah daldırarak kişilik ortak kod çizdi. Beyaz kağıt üstünde hendesi desen kabilinden görünen kod aşırı hoşuma gitti. 'Yapabilir misin?' diyince 'Denemek istiyorum.' dedim. Tabii ortak şişe mürekkebi bitirdim. Yıllar sonradan babam 'Seni altın ortak arkadaşıma götüreceğim.' dedi. Cağaloğlu'nda rahmetlik hattat Hamit Aytaç'ın atölyesine gittik. Babamla selamlaştılar, 'Bu da bizim oğlan.' dedi. Biraz geveze ettikten sonradan 'Bizim oğlanın da az buçuk yeteneği var, bakar mısın?' dediğinde, Büyük Usta 'Yaklaş bakalım.' dedi. Yanına gittiğimde dizinin hesabına ayraç ederek dizinin kenarına ilişmemi istedi. 'Hadi gel ortak Elif harfi meşk edelim.' dedi. Mürekkebin dair kalemi ferah bandırarak kağıdın dair geldiği noktada kalemi elime verdi. 'Çiz de görelim.' dedi. Büyük ortak heyecan... Sınavın ortamında olduğumun bilincinde değilim. Tam kalemi kağıdın dair koyup çizmeye başladığımda ustanın eli elimin dair geldi ve onun marifetiyle bu arada cereyan ettik. Ben mi çizdim, Usta mı çizdi ayırt edemedim. Sonuçta ortak kod print ortaya. 'Bak bu Dal'dır.' dedi. 'Aman efendim bu ortak çubuk kabilinden oldu.' dedim. 'Bu noktanın uzamış bulunan hali.' dedi. Babama dönerek 'Kabiliyeti var, destekle.' dedi. Hikayem hakeza başladı."

"Çocukken sevdiğim ve tutkuyla uğraştığım ortak hile gibiydi"

Derslerinin yanı esna günün muhtemelen saatlerini sanatına ayıran, çizdiği taslakları "eğri büğrü" demeden dosya durumuna getirdiğini ve ortak portfolyo oluşturduğunu kaydeden Üge, ustasının eleştirileri doğrultusunda kendini geliştirdiğini belirtti.

Hattat Mete Üge, "Çocuksunuz bahçede oynayacaksınız, ibret çalışacaksınız, ortak de dair sanatla uğraşacaksınız. Ama bana o günkü ismi sanat değildi ki sevdiğim ve tutkuyla uğraştığım ortak hile gibiydi. Beni çektiğinden ekolojik ortam ona ayırdığım dönemin bilincinde değildim. O mu beni çağırıyordu, ego mi onu çağırıyordum, bilmiyorum. Demek ki çocukken içimde başlamış bulunan bu pırıltı henüz ahir zamanlarda bu biçimde ortak eserin çıkmasına sebebiyet verdi. Sağ olsun rahmetlik annem de tek engellemedi. Çoğunlukla babam 'Ders çalıştı mı?' söylediğinde 'Evet çalıştı.' problemi ancak az buçuk da arkada makale yaban yazmıştım." sanarak konuştu.

Aynı zamanlarda yazar-ressam İsmet Kırdar'la tanıştığını ve ona çizdiği kimi resimler ile yazdığı makaleleri gösterdiğini aktaran Üge, Kırdar'dan çizimi, zamanlamayı ve yapılacak işin süreçlerini öğrenme fırsatı elde ettiğini, bunun minyatürden ahşaba denli nice sanata nazarıitibar duymasına aktif fiil bulunduğunu söyledi.

Model uçaklarla uğraştığı düşüncesince ahşabın da yaşamına mekanikle baş başa girdiğini dile getiren Üge, "Esasında ortak biçimde yeteneğiniz var ise bisiklete gelmek kabilinden ortak vakaya geçiyor bu iş. Bir şeyle başlıyorsunuz, hayaliniz ne denli genişse o denli aşırı dalında oynuyorsunuz. Sanki benim de sahnem az buçuk geniş. Elbiseyi değiştirdikçe oynuyorum." dedi.

"Tabiata dönen yaprağa makale yaban yazarak minimalist ortak mekân hareketi başlattım"

Osmanlı'daki fidan kültüründen bahseden Üge, hat nakşedeceği kağıdı, nohudi renge bükmek düşüncesince kıraathane ve çayda beklettiğini yada değişik tekniklerle kurumuş varaka rengine bükmek düşüncesince çalıştığını belirtti.

Üge, yapraklara hat nakşetmeye başlamasını ise şu biçimde anlattı:

"Duygusal olduğum ortak günde yerde gördüğüm çınar yaprağını aldım ve dair İhlas-ı Şerifi tehir kendisine yazdım. Çok hoşuma gitti. İlk alıcı de annem oldu. 'Bana da çeşit mısın?' dedi. Ona da İsmi Nebi'yi yazdım. Sonra ayırt ettim ki yaprağın üstündeki makale yaban aşırı iyi duruyor. Yaprak doğal, makale yaban Allah'ın sözü. Biz defterdeki sayfalara ne kişi veririz? Yaprak. Sonra varaka dair tetkikat hazırlamaya başladığımda topluluğun aşırı önceki zamanlarda fidan yapraklarına makale yaban yazdığını gördüm. Bunları toplamaya başlayınca şehremaneti gelip teşekkürname etti. Semtteki halis muhlis yapraklar bana geliyor. Eğri büğrü, onların kimi bölümlerini ayırıyorum, kimilerini da atıyorum. Hem ortak mekân temizliği aynı zamanda mekân dönüşümü oldu. Kağıt tüketmiyorum, yaprağı yazıyorum. Yaprak gübür oluyor, tabiata arka dönüyor. Tabiata dönen yaprağın dair makale yaban yazıp ihtimal de minimalist ortak mekân hareketi başlatmış oldum."

"Yaprağa boşlamak henüz aşırı devir alıyor"

Hattat Üge, Hilye-i Şerif'i ve Esma'ül Hüsna'yı yaprağa yazmanın henüz aşırı saat aldığını belirterek, "Yaprak kağıt kabilinden değil. Kağıdı süreç kendisine işliyorsunuz, üstünü aharlıyorsunuz, mürekkebi emmesin sanarak yüzeyini nişasta, şap ve benzerleri dolduruyorsunuz ancak yaprakta bu yok. Dolayısıyla yaprakta henüz aheste çalışmam gerekti. Çünkü varaka kuruduktan sonradan hat kalemini dair yazdığınızda yırtılıyor. Yavaş emek harcamayı öğrenmeye başladım. Yaprağın dair ortak Hilye-i Şerif'i 3 ila 5 ayda yazdım. Çınar yaprağıyla başlamış bulunan serüven, ıhlamur yaprağına, Amerikan lalesine, Gingko Biloba yaprağın ve oradan nice yaprağa geçti. Hurma, elma, armut, ortak derinti varaka kullanmaya başladım. Hangisi aşırı hoşunuza gitti derseniz, Çınar ve manolya yaprağı." ifadelerini kullandı.

"Yaprak branşında kururmuş"

Yaprak ilmine girdiğinde aşırı enteresan şeylerle karşılaştığını dile getiren Üge, "Yaprağın zat branşında kuruması icap ettiğini öğrendim. Yerdeki yaprağı görürken daldaki yaprağı da koparttım ancak daldaki varaka istediğim renge dönmedi. Yaprak branşında kururmuş. Dalından düşmüş olduğu devir alabiliyorum ve düştüğünde tarih ışığını ortak çağ karşılaması lazım. O devir istediğim nitelik elde ediliyor." dedi.

"Yaprağı zat neslinden bulunan kitapların ortada kurutuyorum"

Yazıya yada resme başlandığında önceki kendisine kullanılacak bulunan aletlerle tanışılması ve aletlerin de sanatçıyı sevmesi icap ettiğini tamlayan Üge, hat yazarken kullandığı aletlere bağlı şu detayları verdi:

"Yaprak dair çalışırken aşırı alıngan kamış kullanmam gerekiyor. Kamışı da Muğla'daki öz yataklarının yanlarındaki kargılardan topluyorum, kurutuyorum. Sonra üste kullanılacak bulunan şekle gelinceye denli bekliyorum. Esnek yeteneğe mevrut kalemi ne endaze biriminde kullanacaksam ona mucibince hazırlıyorum. Ecdat is mürekkebi kullanmış ancak şimdilerde saf kavara yağı lambası lambası yağından çıkan katı is yok, bulamıyoruz bundan sonradan hattatlar düşüncesince olabilecek mürekkepleri. Biraz henüz pigment köklü mürekkep kullanıyoruz. Tabii is mürekkebim de var. Yaprak üstünde is mürekkebi kullanmamın nedeni mürekkebin yaprağın dair geldikten sonradan çıkmaması için. Eğer su bazlı mürekkep kullanırsam hesabına doğacak ortak su damlamasıyla yayılabiliyor. Malzemede ecdadın kullandığı tarzdaki mürekkepleri ve kalemleri kullanıyorum. Yaprağın üstünde rastgele ortak infaz yapmıyorum, ağız ağıza katıksız kendisine kurutuyorum. Kuruttuktan sonradan düzlemi düşüncesince de önceki başladığımda ütünün altında düzeltmeye çalıştım, olmadı. Eski kitapların ortada kurutuyorum. Yani varaka zat neslinden bulunan ortak malzemenin ortamında kuruyor. Bitirdikten sonradan da yolunu bozmamak düşüncesince gine iyi ortak mefruşat dair dü cıncık arası yahut hususi ortak tasarımla ahşabın dair modelleyerek yapıtı sahneye çıkarıyorum."

Sanatçının eserini satabilmesi düşüncesince en önce bellik olması icap ettiğini tamlayan Üge, icra ettiği eserlerin tamamının Geleneksel Telif Hakları Genel Müdürlüğü çeşidinden tescillendiğini söyledi.

İlgisi olanların hatla uğraşmalarını, ailelere ise yeteneği bulunan evlatlarının önlerini açmalarını başvuru fail Üge, atölyesinde bu mevzuda gençlere dayanaklık etmek verdiğini laflarına ekledi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?