Medipol Mega Üniversite Hastanesi Nöroloji Bölümünden Doç. Dr. Özge Arıcı Düz, sevginin beyinde başladığını belirterek, “Aşk tanımlanması çetince sübjektif ortak duygudur. Herkesin aşkı kendine özeldir. Bu sebeple aşkı ve esasta özünde bulunan sevgiyi yegâne ortak halde tarif etmek güçtür. Ancak tanıdık gerçek; sevginin, beyinde başladığıdır. Karmaşık nörobiyolojik, nörofizyolojik ve nöroanatomik temelleri vardır. Kalbin burada kullanması mecazidir. Özellikle beyinde nice duyumuzu da, duygulanmamızı da müdür limbik meslek isminde ortak anatomik binalar birleşimi vardır” dedi.
"Beynin ortak kısmı değil hepsi devreye giriyor"
Bugüne denli meydana getirilen çalışmalarla limbik sistemin aşk, yârenlik düşüncesince en ehemmiyetli anatomik semt bulunduğunun kanıtlandığını tabir fail Doç. Dr. Düz, laflarına şöyleki bitmeme etti: "Ancak bu zamanlarda rastgele ortak nörolojik işlev düşüncesince yegâne ortak anatomik bölgedense degaje ortak network ağının çalışan bulunduğu düşünülmektedir. Bu sebeple göz, koku, sem derece duyularımızın da içre bulunduğu degaje ortak ağın çok oluşumunda yada devamında hissettiklerimiz düşüncesince çalışan bulunduğu bilinir. mesela aşırma olduğumuz kişiyi görmek, sesini işitmek yada kokusunu kabul etmek hepimizi bahtiyar eder. Ancak koca ve eş beyni arasındaki farklılıklar cezaevi önüne alındığında sevginin anatomisi de dü tür ortada farklılıklar göstermekte ve bunun günce taayyüş sevginin yaşanması namına da farklılıklar şekilde yansımıştır. Aşk ve yârenlik aut münebbih ile uyandırılan ortak hissiyat bütünüdür. Burada beynimizin aut uyaranlara en dobra yanıtı beyin kabuğu ile oluşturulur. Ancak duygulanımların oluşmasında ve yönetilmesinde, belleğin tesirinin belirginleşmesinde ise en ehemmiyetli binalar amigdala, prefrontal korteks, limbik meslek ve beyin sapı dediğimiz alanın çalışan bulunduğu düşünülmektedir. Ancak umumi düşünüm beynin anlaşılan bölgelerinin değil beynin bütününün sevginin oluşmasında çalışan bulunduğu yönündedir".
"Dopaminle baş başa sevda en dobra mükâfatlandırma yöntemi"
Doç. Dr. Düz, sevginin oluşmasında beyinde salgılanan ehemmiyetli maddelerin oksitosin, dopamin ve serotonin olduğuna değinerek, "Dopamin başta beyinde ihsanıhümayun mekanizmasının başkahramanıdır. Aşk bizim düşüncesince en dobra mükâfatlandırma şekillerinden biridir. Bu sebeple nörobiyolojideki noktayı önemlidir. Oksitosin ise girme ve demet ihdas ile münasebetli ortak aracıdır. Bu sebeple çok girme devrinde çalışan bulunduğu düşünülmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki her insanın aşkı farklıdır, zira her insanın beyni birbirinden farklıdır. Bu farklılıklar yaşanmış bulunan vaziyetlere ilişkin ortaya çıkan beynin değişik tepkileridir. Bu sebeple sevda ortak ilişkiye değil bireye özeldir. Aslında insanın yaşamış bulunduğu en emektar duygulardan bir tanesi bulunan sevda heyecanlandırır ve ezgi verir. Burada da nice konu çalışan olsa da coşku ve keyfi sağlayıcı en ehemmiyetli konu norepinefrin şekilde düşünülmektedir. Aşkın oluşmasıyla baş başa göğsümüzde kuşları uçuran, yeme-içmekten kesen ve uykuyu yıpratıcı durumun altında yatanın, norepinefrin salınımı bulunduğu düşünülmektedir" dedi.
