Muş
.w3-content { max-width: 100%; margin: auto;} .w3-tooltip, .w3-display-container {position: relative;} .w3-black, .w3-hover-black:hover { color: #fff!important; background-color: #000!important;} .w3-display-left { position: absolute; top: 50%; left: 0%; transform: translate(0%,-50%);-ms-transform: translate(-0%,-50%);} .w3-display-right { position: absolute; top: 50%; right: 0%; transform: translate(0%,-50%);-ms-transform: translate(0%,-50%);} .w3-btn, .w3-button {-webkit-touch-callout: none;-webkit-user-select: none; -khtml-user-select: none;-moz-user-select: none; -ms-user-select: none;user-select: none;} .w3-btn, .w3-button {border: none;display: inline-block;outline: 0;padding: 8px 16px;vertical-align: middle;overflow: hidden;text-decoration: none;color: inherit;background-color: inherit;text-align: center;cursor: pointer;white-space: nowrap;}Muş'ta göçerler yayladaki sonuç günlerini geçiriyorİlkbaharda Diyarbakır'dan gelmiş olarak yaylaya çıkan göçerler, içtimai yaşamdan ve teknolojiden uzak, doğayla iç içe dirim sürüyor. Bazı göçerlerin devir zımnında geçmiş olduğu bugünlerde, bölgedeki iyi havayı punt bilici aileler müşterek müddet hâlâ yaylada konaklamayı yeğleme etti.
Erkeklerin, hayvanların tagaddi ve bakımını icra ettiği Şenyayla'da, hanımlar ise günce nan ve kemirmek pişirme işiyle ilgileniyor.
Göçerlerden 103 yaşındaki Halime Koçağa, gazetecilere, atalarından devraldıkları kıl dernek geleneğini yüzyıllardır sürdürdüklerini söyledi.
Ömrünün şişman bölümünün hayvancılıkla geçtiğini tabir fail Koçağa, şöyleki konuştu:
"Yaylaya çıktığımızda hayvanları sağardık, kapçık ayranı yapardık. Çobanlara, misafirlere kemirmek yapardık ve kurduğumuz tandırda nan pişirirdik. Kalan gereksiz günümüzde ise kıl çadırı yapardık. Keçi kılından, 4-5 hanımla fakat 20 günde müşterek kıl çadırı apiko bir duruma getirirdik. Yazın yaylada, kışın köyde ömrümüzü şişman seviyede çadırda geçirdik. Hayvancılık yaptığımız düşüncesince kıl dernek bizim düşüncesince baş döndürücü önemlidir."
Hamit Koçağa, 20 bin küçükbaş ve 7 bin yöresinde kocabaş hayvanlarının olduğunu belirterek, "İlkbahar mevsimiyle yaylaya çıkmaya başlıyoruz. Sonbahara denli kıl çadırlarda kalıyoruz. Zorlu müşterek iş fakat çadırlar su geçirmez, süresince ferah ferah barınabileceğimiz dirim alanıdır. Ben 58 sene geçmiş çadırda doğmuşum. Hayatımızın şişman kısmı kıl çadırda geçti." niteleyerek konuştu.
Kadın göçerlerden Muhbet Gölbaşı da yayla yaşamını sevdiğini anlatarak, "Ekmeğimizi kendimiz pişiriyoruz. Köyde ot bulunmadığı düşüncesince yaylaları yeğleme ediyoruz. Peynir ve sütlerimizi sattık. Kışlık ihtiyacımız peynir, tereyağı, yoğurt kabilinden ürünlerimizi hazırladık. Birkaç güneş sonraları da evimize döneceğiz." ifadelerini kullandı.