Ankara
Çeşitli değinme ve ziyaretlerde mevcut olmak kıl payı Azerbaycan'da mevcut Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığınca planlı "Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu"nun açılışına videoteyp mesajla katıldı.
Vefanın sevgi, şefkat, acıma ve doğruluk denli değerlerin açacak terimi bulunduğunu tamlayan Erbaş, vefanın düzgün birlikte kişiliğin, katı birlikte karakterin, emniyetli birlikte topluluğun ve rahat birlikte dünyanın en bariz göstergesi bulunduğunu vurguladı.
Kur'an-ı Kerim'de iman, dengesiz ve ahde vefa arasındaki sert ilişkiye ayraç edildiğine dikkati çekici Erbaş, vefa dair ilk önce insanı en dobra biçimde yaratıcı ve değme muhtelif nimeti onun emrine anık kılan Allah'a kendisince vefanın akla gelmesi icap ettiğini altını çizdi.
"Ahde hakikatsizlik birlikte nifak unsurudur"
Birçok Hadis-i Şerif'te ahde vefasızlığın birlikte nifak unsuru ve ara bozuculuk alameti yerine tanıtıldığını anımsatan Erbaş, "Bugün yaratıcıyla bağını, gerçek düzleminde kuramayan insanlık, ağıt ve ahlak sorunları ortamında bocalamaktadır. Dünyaya bayındırlık ve ıslahat sorumluluğuyla değil, hükmetme duygusu ve tamahkar birlikte tatlılıkla yaklaştığı düşüncesince bireysel, sosyal ve global krizlerle kendisince karşıyadır." değerlendirmesinde bulundu.
Bugün insanlığın nimete, adalete, endaze ve tartıya vefa göstermediği düşüncesince dünyanın birlikte tarafının gösteriş ve uçarılık içeresinde, gayrı tarafının da mahrumiyet, fıkdan ve kıtlık arasında olduğuna dikkati çekici Erbaş, şunları kaydetti:
"İnsanlık samimiyet, sadakat, güven, fedakarlık, teavün ve el birliği denli değerleri yitirdiği düşüncesince erinç ve itimatı zayi kılmak üzeredir. Dolayısıyla ferdî bunalımlardan aileyle ilgili sorunlara, sosyal yozlaşmadan çevresel krizlere derece insanlığın problemlerine çıkar yol hatırlamak düşüncesince ilk önce ahlaki ve türel değerlerin inşasından doğmak gerekir. Bu bağlamda vefanın hâkim bulunduğu toplum, erinç ve itimat topluluğu olacaktır."
"Mülkün temeli bulunan doğruluk onunla kaim olmuştur"
Erbaş, İslam dininin en esas gayesinin ve Hz. Peygamberin en iri gayretinin, ahlaklı fert ve efdal birlikte maşer bina buyurmak bulunduğunu vurguladı.
Hz. Peygamber'in vahyin rehberliğinde Medine-i Münevvere'de iman, adalet, acıma ve dobra ahlak ilişkin birlikte vefa topluluğu nesir ettiğinin altını çizen Erbaş, "Ahde vefanın, sadakatin, paylaşmanın, dayanışmanın en dobra örnekleri, orada cisim bulmuştur. Onun nesir etmiş bulunduğu toplumda Müslümanlarla bu arada gayrimüslimler de erinç ve itimat ortamında yaşamıştır. O, şimdi rahat ve şimdi adaletli birlikte dünyanın beklenen bulunduğunu dört başı mamur insanlığa göstermiştir." ifadelerini kullandı.
Erbaş, Hz. Peygamber'in sünnetinin ve tavsiyelerinin adamlık düşüncesince sonsuz halas pusulası olduğuna ayraç ederek şu biçimde bitmeme etti:
"Onun dimdik hayatı, cehaletin ve asabiyetin karanlığından ilmin ve irfanın aydınlığına kabarmak isteyenlerin en iri kılavuzudur. Çünkü Kur'an-ı Kerim, onun şahsında, yaşanmış bulunan birlikte yaşama dönüşmüştür. İslam'ın yeryüzüne sahn veren, insanlığa imge bulunan ilkeleri, onun şahsında cisim bulmuştur. Mülkün temeli bulunan adalet, onunla kaim olmuştur. Onun nesir etmiş bulunduğu vefa camiasının en bariz karakteri, vahdettir, uhuvvettir, meşverettir, muhabbettir. Onun maşer anlayışında ırkçılığa, asabiyete ve taassuba katiyen arazi yoktur. Onun nesir etmiş bulunduğu vefa camiasında imanın izzeti ve insanoğlunun onuru değme şeyin üstündedir."
"Unutmayalım ki çağ baştan birlikte vefa topluluğu nesir ederek yaşadığımız zamanı asrısaadete çevirmek bizim elimizdedir." diyen Erbaş, laflarını şu biçimde tamamladı:
"Bunun düşüncesince Sevgili Peygamberimizin dimdik hayatından alacağımız ilhamla İslam'ın hakikatlerini dönemin idrakine sunmalıyız. Meselelerimizi kavrayış ve ferasetle çözerek milletimiz, nesillerimiz ve topu topu adamlık düşüncesince şimdi dobra birlikte doğacak hazırlamanın gayreti ortamında olmalıyız. Bu uğurda yılmadan, yorulmadan samimiyetle, azimle ve sebatla mücadeleye bitmeme etmeliyiz."
